1 Aralık 2016

Kopenhag

Bu soğuk havalarda yazın ilk günlerinde unutulan bir gezi yazısı ile ısınalım mı? Ne çok geçti Aysu ile Malmö-Kopenhag gezisi üzerinden. Malmö ile ilgili yazıları buradan okuyabilirsiniz. Gelelim Kopenhag'ta neler yaptık, nereleri gezdik...


Ama önce Kopenhag hakkında kısa bir bilgi. Danimarka'nın başkenti olsa da ana karaya oldukça uzak Zealand adası üzerinde kurulmuş bir şehir. Kuzey Avrupa'nın en büyük ticaret limanlarından birine sahip olması nedeniyle kentin gelişmişlik düzeyini oldukça etkiliyor. Kişi başına düşen milli gelir dünya sıralamasında oldukça yukarılardadır. Zaten milli gelir bu kadar yüksek olmasa zor yaşarlar. Fiyatlar uçuk. Bu elimde gördüğünüz kuruş gibi görünen 3 madeni para ise 22 TL değerinde.



Önceki gün Aysu ile Malmö'de geç saatlere kadar gezdiğimiz halde sabah heyecandan olsa hemen uyandı, kahvaltımızı ettik ve Kopenhag için yolculuğumuz başladı. Yine Öresund köprüsünden geçip Kopenhag Central stationda indik...


Kopenhag Central Station Tivoli Bahçeleri'nin hemen karşısında. Biz önce şehri gezip sonra da nasıl olsa hava geç saatlere kadar aydınlık deyip en son Tivoli Bahçeleri'ne uğramaya karar verdik.



Tivoli Bahçeleri'bin yanındaki sokaktan şehir turu başladı. Burası alışveriş sokağı, araç trafiğine kapalı bir cadde. En meşhur alışveriş caddelerinin isimleri Stroget ve Kobmagergade Caddeleri... Ama pazar günü olması nedeniyle bütün dükkanlar kapalıydı. Burada biraz üzüldüm Kopenhag'ı pazar gününe bırakmamıza :( 


Buradan rotamızı renkli renkli binaların olduğu Nyhavn Bölgesi'ne çevirdik. Nyhavn, aslında tüm ülkelerin gemilerinin yanaşabildiği ticari bir limanmış. Bugünlerde ise eski, güzel evler restore edilmiş durumda ve limanda şık restoranlar hakim. Nyhavn, kanalın yanında jaz müzik ve lezzetli yemekler eşliğinde rahat atmosferin tadını çıkaran insanlarla dolu.


Eğer ayrıca  tekne turu da yapmak isterseniz bu bölgeden tekneler kalkıyor bilgisini geçeyim :) 


Sırada Amalienborg Sarayı var. Aysu burayı hem şapkalı askerlerden dolayı hem de yapısından dolayı Londra'ya benzeterek "Anne biz yine Londra'ya mı geldik?" sorusunu sordu :) Saray 1700lü yıllarda inşaa edilip, Danimarkalı Rococco mimarının en büyük işlerinden biri olarak kabul edilmekteymiş. Saray meydanın ortasında 1771'den Kral V. Frederik'in heykeli bulunuyor.  


Amalienborg, "Den Kongelige Livgarde" denen Kraliyet Muhafızlarıyla tanınır.


Sarayın hemen sarayın karşısında Marble Church var. İskandinavya'nın en büyük kubbesine sahip olan asıl adı Frederick's Church olan bu kiliseyi panoromik bir görüp devam ettik şehir turumuza. 



Ara sokaklara daldık, Sonra da tam Aysu için güzel kocamaan bir parka geldik.


Bazen Rosenborg Bahçesi olarak da anılan Kral’ın Bahçesi, Kral IV. Christian döneminde keyif sarayıyla ilişkili olarak düzenlenmiş. Bahçeler, ülkenin en eski kraliyet bahçeleri ve 1600’lerin başlarında IV. Christian tarafından Rönesans tarzında yaptırılmıştır. Bugün ise bahçeler Kopenhag’ın merkezinde popüler bir dinlenme yeri ve yılda tahmini olarak 2.5 milyon insan tarafından ziyaret ediliyormuş. Park bir çok büyük değişikliğe uğramasına rağmen, üç giriş kapısı korunmuştur. Aysu burada parendalar atmaya devam etti, piknik yaptık, kum parkında oynadı çok keyifli vakit geçirdik...



Bahçenin ortasında yer alan Rosenborg kalesi ise 400 yıllık bir ihtişama, kraliyete ait sanatsal hazinelere, taç mücevherlerine ve asil kıyafetlere ev sahipliği yapıyor. Etrafındaki gölette yüzen kuğlar ise ayrı güzel...




Kral'ın Bahçlerei'nin hemen yanında "Botanik Bahçesi"  var. Bahçe, 10 hektarlık bir alanı kaplıyor ve 1874’ten kalma tarihi seralarıyla ilgi çekiyor. Aynı zamanda burası, halka açık bir bahçe. Bizim çoğu vaktimizi Kral'ın Bahçelerinde geçirince burayı pas geçtik :)


Ve artık Deniz Kızı heykeline yaklaşıyoruz yavaş yavaş. Yürüye yürüye Kastellet'e geldik. Yıldız şeklinde yapısı ile haritada bakıldığında hemen ilgi çekiyor. Girişte St. Alban's kilisesi yer alıyor.  Çok güzel yeşillikleri, su kanalları, iki katlı tarihi yapıları ile minik ama sakin bir köy yeri gibi geldi. 

Kastellat'a yürüme mesafesindeki Kopenhag'ın meşhur "Deniz Kızı" heykeline de geldik böylece. Sizin çekmek istediğiniz ve gerçekte böyle çekebileceğiniz fotoğraflarda beni en çok güldüren ve gerçekten kalabalık bir ortam diye merak ettiğim bir yerdi. Ve evet ne gerek vat bununla fotoğraf çekilmeye desem de maalesef biz de o karmaşaya girdik ve tabii ki hayalimizdeki fotoğrafı yakalayamadık :)



Zaman eğlence zamanıydı. Tivoli Bahçeleri. Kocaman bir lunapark düşünün. 1843 yılından bu yana eğlence parkı olarak hizmet veren Tivoli Bahçeleri, dünyanın en eski ikinci lunaparkıymış. Adrenalini seven Aysu'nun buraya bayıldığını söylemeye gerek yok. Roller Coster'lardan biri Aysu'ya uygundu. Ama buna da binelim deyip binmek istediği ama boydan dolayı binemediği çok fazla oyuncak vardı. Bir de yaş kaç olursa olsun oyun parkı hep vazgeçilmezi oluyor.



  


Geç saatlere kadar eğlendiğimiz Kopenhag'dan Malmö'ye artık dönüş vaktiydi. Ve bir gezinın yine sonuna gelmiş oluyoruz...

1 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...