24 Temmuz 2017

Milano

"3 Ülke, 4 Şehir" gezimizin ikinci durağı Milano'ydu. Günübirlik Paris sonrası Charles de Gaulle havalimanına geldik ve akşam 21:00 uçağı ile Milano Malpensa'ya geçtik. Malpensa'dan şehir merkezine tren veya otobüs ile transferinizi gerçekleştirebilirsiniz. 2 tane otobüs şirketi vardı. Eşim daha gitmeden biletimizi "Terravision" firmasından gidiş dönüş olarak almıştı. Uçaktan inip bavulumuzu alınca otobüs saatimiz de gelmişti. Otobüs, merkez tren istasyonuna kadar getirdi. Tabii biz de booking.com'dan otelimizi o çevrede ayarladık. Otobüsten inince 5 dk mesafedeydi.


Geç saatte otelimize yerleşip hemen uyuduk. Ertesi gün dolu dolu Milano'yu gezmek için enerji depolamalıydık. Milano'da  3 gece kalacaktık ama günlerden biri Venedik için ayırdık.

Sabah kalkıp kahvaltımızı edip Milano'yu keşfetmek için sokaklardaydık. Bi de ne göreyim bizim pazarların aynısı otelin önünde. Rakamlar euro işaretini görmesem "Ne oluyoruz, Türkiye'ye mi ışınlandık?" diyebilirdim :)



Peki 8 yaşındaki bir çocuk ile Milano'da ne yapılır, nereler gezilir?

Çocukla ne yapılır sorusunun cevabı; yolumuzun üzerinde denk geldiğimiz büyük parklarda saatlerce vakit geçirilebilir, piknik yapılabilir, parendalar atılabilir :) İlk durağımız "Giardini Pubblici"de salıncaklarda sallandı, hatta dilini bilmediği bir arkadaş da edindi :) Sonra beraber çimlere yayıldık, meyvelerimizi yedik :)


Sonra da Duomo'ya doğru yürümeye devam ettik. Milano'nun simgesi olan "Duomo di Milano" görenleri büyüklüğü ve ihtişamı ile kendine hayran bırakıyor. Biz de büyüklüğü karşısında bakakaldık. 1386 yılında yapılmaya başlanan katedralin tamamlanması 500 yıl sürmüş. Roma'daki "Azis Petrus Bazilikası", Londra'daki "St. Paul Katedrali" ve Sevilla'daki "Sevilla Katedrali"nden sonra dünyanın dördüncü büyük katedrali. Böylece ilk dördü tamamlamış oldum :) İçini gezmek Aysu'nun çok da ilgisini çekmedi, bir de üstelik o sırayı sıcakta beklemek zor geldi. Zaten dışı içinden daha gösterişli olduğunu da duymuştum :)


Sırada "Galleria Vittorio Emmanuele II" var. Hemen "Duoumu"nun yanı zaten. Burası tarihi bir alışveriş merkezi aslında. Ama alışveriş merkezi ötesinde tavanı ve tabandaki mozaik işlemeleri ile bir sanat eseri diyebiliriz.




İçerisini de dolaşıp arka kapısından çıkınca daha sakin bir meydana geldik. Leonardo da Vinci Meydanı ve "La Scala" tiyatrosu var burada.

 

Tarihi Milano'dan, modanın başkenti "Milano"ya geçiş yapalım artık. Altın Dörtgen olarak tanımlanan Via Montenapoloene, Via Della Spiga, Via Manzoni ve Via San't Andrea caddeleri ve bu caddeler arasındaki sokaklarda moda akıyor. Aklınıza gelebilecek tüm uluslararası ünlü ve lüks mağazaları burada yan yana görebilirsiniz. Vitrinler ise birer sanat eseri gibi özenle hazırlanmış. İşte burada da her vitrini inceleyen Aysu ile epey zaman geçirdik :)

Artık akşam yemeğine sıra gelmişti. İtalyan mutfağının vazgeçilmezi pizza ve "pasta" dedikleri makarnaya zaten bayılıyoruz. İster şık bir restoranda, ister ayak üstü pizzerialarda yiyin çok lezzetliler. Deniz mahsülleri de İtalyan mutfağında önemli yeri vardır. Ayrıca; lazanya, risotto ve tiramisu da İtalyan mutfağının vazgeçilmezleri. Biz tabii ki pizzadan yana kullandık tercihimizi :)


Milano'da uyandığımız ikici sabahta Venedik'e yolculuğumuz vardı. Onu ayrıca Venedik postumda anlatacağım. 


Milano'daki son günümüzü ise yine park bahçelere ayırdık.  "Castello Sforzesco" yani Milan Kalesi ve yanındaki geniş parka gittik. Pek çok savaşa tanıklık etmiş, Avrupa'da yer alan en büyük kalelerden biridir. Kaleye girmek ücretsiz , içinde yer alan birkaç müzeyi gezmek ücretli sadece. Bizim ilgimizi daha çok kalenin avlusu olan geniş park ilgimizi çekti. 

 


Kaleden ayrılınca da dümdüz devam ettiğinizde yine Duomo'ya varıyorsunuz. Bu trafiğe kapalı cadde üzerinde yer alan kafelerden birine oturup dondurmamızı da yedik. 





Artık otelden bavulumuzu alıp havalimanı için hareket etme vakti gelmişti. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...