İlk gün çok erken saatlerde yola çıkmamızdan dolayı 2. gün gökyüzündeki balon şölenini kaçıranlar olsa da ben ve Gökçer uykuya yenik düşmeyip sabah 6'da fotoğraf makinelerimizle hazırdık :))) Otelin terasından da güzel izleyebilmemize rağmen biz hemen arabaya atlayıp tepeye çıktık... Buradan çok daha güzel manzaralarla karşılaştık.... Havada uçan balon şöleni için bile olsa tekrar tekrar giderim ben Kapadokya'ya...
Saatler 7'yi geçince uçan balonların azalmasıyla biz de otelimize döndük... Hakan ve Arzu hala havada görme şansları var düşüncesiyle çıktılar o da ne yok yok yok... Hakan; "Havada balon yoktu dimi?" "Ama hava sisliydi görmemişsinizdir dimi?" "Tepenin yolunu bulamamışsınızdır?" "Çok üşümüş fotoğraf rahat çekememişsinizdir?" gibi türlü türlü cümlelere olumsuz yanıt alınca gelmediklerine çok pişman olmuşlardı :)
Neyse otelde sabah kahvaltımızı yaptık otelden ayrılıp ikinci gün için ilk istikamet "Göreme Açık Hava Müzesi" oldu... Müze kaya içine oyulmuş manastırlar, kiliseler, şapeller, yemekhaneler, mutfaklar ve yaşam alanlarından oluşmaktadır. Bu bölge Hıristiyanlık tarihinde önemli bir kişi olan Kayseri Piskoposu Aziz Basil tarafından 4. yüzyılda bir dini eğitim ve düşünce merkezi olarak kurdurulmuş. Hıristiyanlık düşüncesine bir çok yenilik getiren Aziz Basil'in fikirleri ilk olarak burada öğretilmeye başlanmış. Bölgedeki manastır hayatı 1000 yıl kadar sürmüş...
Buradan ayrılıp yol üstünde anne-baba-çocuk diye adlandırılan peri bacalarını görmeden geçemezdik...
Sonraki rotamız ise Zelve Açık Hava Müzesi... Zelve Kapadokya bölgesinin en eski ve en uzun süre kullanılmış yerleşim yeridir. Hıristiyanlığın bölgede ilk yayılmaya başladığı yer olarak bilinir. İçinde manastırlar, kiliseler ve yerleşim yerleri bulunmaktadır. Bölge hıristiyanlık döneminin sonra ermesinden sonra da 1950'li yıllara kadar köy olarak kullanılmış...
Ve Kapadokya biter artık Kayseri'ye bir gurme turu düzenleme vakti gelir... Biz Arzu ile yine yolda uyuyup enerjimizi depoluyoruz... Kayseri'ye gider gitmez önce otele eşyalarımızı bıraktığımız gibi mantıcıya....Mantı için tercihimiz Kaşık-la oluyor...
Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun diyerek.... Hunad Hatun Külliyesine giriyoruz... Her odacıkta hattat ustası, ney ustası gibi farklı ustalardan biz ebru ustasının yanına girip hemen bize nasıl yapıldığını gösteriyor... Eh benim ve Aysu'nun en sevdiği çiçeklerden biri olan laleyi yapınca da satın alıyoruz...
Akşam yemeği için tercihimiz Elmacıoğulu İskender'i tercih ediyoruz... Birkaç yerde şubesi var... Hem sabah kahvaltısı hem akşam yemeği için aklınızda olsun mutlaka...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder